Psychonauts 2 İnceleme

Psychonauts 2 İnceleme

İncelemeye başlamadan önce söylemeliyim ki ben bu oyuna başlamadan evvel Psychonauts 2’ye oldukça ön yargılı yaklaşıyordum. Oyunu oynadığım müddet boyunca bu ön yargımı kırmaya ve bir kenara bırakmaya mümkün mertebe çalıştım.

Oyun benim için beklentilerimin üzerinde bir iş çıkardı diyebilirim. Psychonauts 2 hakkında düşüncelerim genellikle daha karanlık atmosferli ve birbirini tekrar eden oynanış mekaniklerinden ibaret olur diye düşünüyordum. Ancak, bu düşüncemin oyun hakkındaki cehaletimden kaynaklandığını çok geçmeden anladım. Dilerseniz lafı daha fazla uzatmadan alt başlıklar halinde spoiler vermeden mümkün olabildiğince ayrıntılı şekilde sizlere Psychonauts 2’yi anlatmaya çalışayım.

Raz

Psychonauts 2 oynarken hayat verdiğimiz ana karakterimiz Raz. Yani Razputin. Gençlik yıllarının henüz başında olan bu ana karakterimiz ele avuca sığmayan, oldukça hareketli ve neşeli bir karakter. Raz, oyun boyunca hayat hikayesini göz önünde bulundurduğumuzda, çeşitli hatalar yapan bir karakter. Bu durum onun karakter gelişimini net bir şekilde oyuncunun gözleri önüne seriyor. Oyuna başlarken toy ve hevesli olan karakterimiz hatalar yaptıkça ve bu hatalarından çıkarımlarda bulundukça, görevler yaptıkça görece daha oturaklı, daha kendinden emin ve olgun bir karakter olma yolunda ilerliyor.

Raz, Psychonauts 2’de özellikle ajanların olduğu ana üste stajyer olarak işe başladığında, ilk etapta kendi gibi olan arkadaşları tarafından hor görülüyor ve ötekileştiriliyor. Oyunun henüz daha başında diğer stajyer ajanlar tarafından sevilmediğinizi ve ötekileştirileceğinizi net bir şekilde hissediyorsunuz. Ancak zaman geçtikçe ve görevlerde arkadaşlarımız ile zaman zaman iş birliği yaptıkça bu soğuk hava yerini espritüel dostane bir havaya bırakmaya başlıyor.

Raz, karakter tasarımı olaraksa oldukça sevimli ve sempatik bir tasarıma sahip. Bu durumda oyunu oynadığınız süre boyunca ana karakterimiz ile daha iyi bağ kurmanıza olanak sağlıyor. Raz’ın kendi kendine konuşmaları ve o sevimli ufaklık halleri kimi zaman ana karakteri kendinizle bağdaştırmanıza yol açarken, kimi zaman onu bir kardeşiniz, bir çocuğunuz gibi hissedebiliyorsunuz.

Karakterin benimsenmesi ve duyguyu oyuncuya geçirebilmesi oldukça başarılı şekilde işlenmiş. Oyunların içlerinin her geçen gün daha da boş hale gelmeye başladığı şu zamanlarda, içi dolu ve bağ kurabildiğiniz ana karakterin olması gerçekten oldukça sevindirici.

Psychonauts 2, yan karakterler açısından oldukça zengin. Hatta gereğinden biraz fazla diyebiliriz. Oyunda yakın sayıldığımız ya da sık sık gördüğümüz 14 kadar karakter bulunmakta. Lineer yapıda sayılabilecek bir macera, aksiyon ve platform oyunu için ben bu sayıyı biraz fazla buldum. Sanki yan karakter sayısı 5 ila 8 arası olsa, yan karakterlere daha fazla ısınabilir daha fazla bağlanabilirdim. Ancak ne yazık ki ben oyunda yer alan pek çok yan karakter ile bağ kurmakta güçlük çektim.

Yan karakter sayısının fazla olması bu karakterleri daha nadir görmemize yol açtığından duygusal anlamda bağ kurma konusunda sorunlar ortaya çıkabiliyor. Bu söz konusu durumu göz ardı edecek olursak, oyundaki her bir yan karakter, içi dolu sayılabilecek nitelikte.

  • Stajyer Ajanlar

Oyunda toplamda 7 adet stajyer ajan bulunmakta. Bu karakterlerin hepsi birbirinden oldukça farklı karakterler. Oyun açıldıkça bu karakterlerin iç dünyalarını, kafa yapılarını ve düşünce şekillerini merak ediyor daha yakından tanımak istiyorsunuz. Ancak ne yazık ki oyun buna pek müsaade etmiyor. Buna ek olarak stajyer ajanlar ile geçirdiğimiz ortak zaman (oynanış) oldukça az geldi bana. Ben oyun boyunca bu stajyerler ile daha fazla maceraya atılmak isterdim.

  • Ajanlar

Psychonauts 2’de ajan sayısı oldukça fazla olsa da oyun boyunca ilişki içerisinde bulunduğumuz ajan sayısı yaklaşık 10 kadar diyebilirim. Yan karakterleri bu senaryoda işin içine dahil etmiyorum. Oyun boyunca edindiğim tecrübe sonucunda halen ajanlar hakkında yeterli bilgiye sahip değilim. Kimin ne olduğunu ve neler yaptığını az çok bilsem de ne yazık ki yine bu karakterler ile de az vakit geçiriyoruz. Aslında bu yapı genel olarak oyunda şikâyet ettiğim bir durum. Oynanış kısmında daha detaylı konuyu ele alacağım ancak oyun boyunca kendinizi yalnız hissetme durumu söz konusu. En azından benim için öyle oldu. Bu durumun yaşanmaması için bölümlerde bizlere ajan ya da stajyerler yardım ediyor olsaydı daha hoş olabilirdi.

  • Yan karakterler ve NPC’ler

Oyunda yer alan yan karakterler pek ilgi çekici değil. Keza NPC’ler de aynı şekilde. Oyunu oynadığınız dünyada varlıklarından haberdarsınız, görüyorsunuz ancak ilginizi çekebilecek herhangi bir karaktere rastlamak pek mümkün değil. Sanıyorum ki bu durum yapımcıların oyunu yaparken özellikle tercih ettiği bir durum. Böylelikle oyuncu oyun içerisinde daha odaklı kalabilir ve hikâyeyi takip edebilir diye düşünmüş olmalılar.

Oyunun insanın ağzını açık bırakan en başarılı kısmı, kendi adıma burası diyebilirim. Muazzam bir görsel şölen sunan Psychonauts 2, normal bir insanın ellerinden çıkabilecek bir yapım gibi durmuyor. Oyunda kullanılan renk paleti oldukça geniş. Oyunun her sahnesinde her bölümünde pek çok rengin pek çok farklı tonlarında ve kontrast ayarlarında kullanıldığına tanıklık ediyorsunuz. Ancak ortaya çıkan görüntüler o denli muazzam ki kendinizi modern bir sanat müzesinde hissetmemeniz içten bile değil. Bazı alanlar sanki Salvador Dali tabloları gibi.

Işıklandırma konusu ise yine bir bölüm hariç oldukça başarılı. Oyunda ışıklandırmalar başarılı bir şekilde kullanılmış ve göz yormuyor. Bu durumun oyuna ekstra bir atmosfer kattığı da su götürmez gerçek. Ancak yine de bazı noktalarda ışık kullanımı can sıkıcı hale gelebiliyor.

Doku kalitesi ise türüne göre standart sayılabilecek bir düzeyde. Kaplamalara gerek yakın mesafeden gerek uzak mesafeden baktığınızda sahip oldukları kalite sırıtmıyor. Zaten cartoon yapıda olan dokular, oyuncunun gözünü tırmalamadan yumuşak bir oynanış tecrübesine eşlik ediyor.

Sanırım benim için rahatsızlıkların baş gösterdiği bölümlere yavaş yavaş geçmeye başlıyoruz. Oyunun senaryosunu bazı insanlar oldukça beğenmiş olsa da ben ne yazık ki vasat buldum. Aslına bakacak olursak oyunun anlatmak istediği ve aktarmak istediği hikâye fena sayılmasa da bu hikâyenin sunuş şekli benim hikâyeden kopmama neden oldu ve senaryo ile bağ kurmama engel oldu.

Oyunun parçalı yapıda sunduğu hikâye anlatısı, özellikle belli bir noktadan sonra beni çok yormaya ve sıkmaya başladı. Oyun ilerledikçe parçalı yapıdaki hikâye anlatısı, hikâyeye olan merakımı net bir şekilde eritti.

Belki de güçlü sayılabilecek bir sona sahip olan oyunda, bu denli hikâyeden kopuk kopuk oynanışın olması ne yazık ki bende güçlü bir son hissiyatı yaratamadı.

Oyunun sahip olduğu hikâyeye genel çerçeveden bakacak olursak, ortada hiç fena sayılmayacak bir iş var. Bütün olarak ya da parça parça her bir hikâye ustaca kaleme alınmış ve pek çok detayla içi doldurulmuş. Oyun boyunca sadece hikâyeyi izlemiyor, hikâyeye aynı zamanda eşlik ediyorsunuz. Oynanış kısmında yer alan küçük ayrıntılar ile de oyunun hikayesine dair daha fazla bilgiye sıkılmadan ve uzun uzun metinler, kâğıt parçaları okumadan ulaşabiliyorsunuz.

Oyunun bölüm bölüm oluşu, hikâyenin aynı zamanda bahsettiğim parçalı yapıya sahip olmasına sebep oluyor. Tüm hikayeler genel çerçevede mutlaka bir şekilde birbirine bağlanıyor ancak her bölümün de kendi içerisinde ayrı hikâyeleri mevcut. Genel çerçeveden bakmaz da bölüm bölüm bakacak olursak hikâyeler oldukça tatmin edici ve merak uyandırıcı.

Oyunda yeni bir bölüme başladığınızda tıpkı bir kitapta olduğu gibi o bölümü bırakmak pek mümkün olmuyor. Ben her yeni bölüme geçtiğimde eğer oyuna bir son vereceksem, şu hikâyenin de bir sonunu göreyim, bakayım ne olmuş nasıl bağlanacak dedim. Eminim ki pek çok oyuncu için de durum böyle olmuştur.

Ne çok iyi ne çok kötü diyebileceğim ve belki de uzun uzadıya en çok yazacağım bölüm sanırım burası. Oyunun hem kendini parlattığı hem de pek çok sorunun olduğu ya da benim beğenmediğim alt başlıklar bu başlık altında toplanmakta.

  • Platform

Öncelikle platform ögeleri oldukça basit olsa da bazen gerçekten saç baş yoldurtabiliyor. Bir yerden bir yere zıplamak veya özel yeteneklerimizi kullanmak oldukça basit. Bu durum yapımcıların tercihi mi emin olamıyorum. Ancak Psychonauts 2 platform ögelerinin oynanışı açısından oldukça basit kalıyor. Sorun şu ki bazen bu basitlik sizin canınızı sıkabiliyor. Örneğin, bir yerden zıplayıp halata tutunacaksınız ancak karakter bir türlü o halata tutunamıyor ya da tutunmuyor. Oyunda tek sıçrama yaparsanız duvarlara tutunabiliyor ve ninja sıçrayışı (duvardan, duvara) gerçekleştirebiliyorsunuz. Ancak çift sıçrama yaptığınız zaman genellikle bu özellik çalışmıyor. Genellikle diyorum evet çünkü bazen de çalışıyor. Oyun bu noktada oldukça kafa karıştırıcı davranabiliyor ve oldukça mesafe kat ettiğiniz bir platformda böylesine basit sıkıntılar oyuncuyu oyundan soğutabiliyor.

Oyunda yer alan platform ögelerinin kolaylığını biraz daha açmak gerekirse, bu kısımın basit zıplama mekaniklerinden oluştuğunu belirtebilirim. Genellikle dikey ve paralel yönde zıplamalar gerçekleştirerek yolunuza devam etmeye çalışıyorsunuz. Önünüze çıkan engelleri de sahip olduğunuz yetenekleri kullanarak aşmanız bekleniyor. Bu noktada ne yazık ki ben platform ögelerini yetersiz buldum. Oyunun platform kısımlarında Ninja sıçrayışı, aşağı yönde zıplamalar, refleks gerektiren sekanslar, kombolar yapmamızı gerektirecek oynanış ögelerinin de bulunmasını tercih ederdim.

  • Bulmaca

Oyunda, oynanış anlamında beni en çok rahatsız eden şeylerden bir diğeri ise oyunun bulmaca sekansları oldu.

Bu sekanslar bana oldukça zorlama ve oyunun süresini uzatmak amaçlı yapılmış gibi geldi. Psychonauts 2’de yer alan bulmaca mekanikleri, yeri geliyor içinden çıkılmaz ve karmaşık bir hal alabiliyor. Normalde hiç alışkanlığım olmasa da yer yer Youtube’dan oynanış bölümleri izleyerek takıldığım bulmaca bölümlerinin nasıl geçildiğine baktım. Bir nesnenin yerini bulmak, bir düşmanı farklı şekilde alt etmek bence bu kadar karmaşık olmamalı. Söz konusu bu bulmaca yapıları oynanışa herhangi bir katkı da sağlamıyor.

Örneğin Brothers A Tale Two Sons gibi oyunlarda yer alan bulmaca yapıları oyunun oynanışına katkı sağlarken aynı zamanda eğlence de sunuyor. Ancak ne yazık ki Psychonauts 2’de hiçbir bulmaca sekansı oynanışa ekstra katkı sağlamadığı gibi herhangi bir eğlence de sunmuyor. Oyuncuyu tamamen sıkan ve oynanış süresini uzatmaya yönelik bu tarz bulmaca yapılarını oldum olası sevmedim. Bu oyunda da ne yazık ki söz konusu bu durumdan haz edemedim.

  • Savaş mekanikleri

Gelelim savaş kısmına. Psychonauts 2 bu açıdan çok ortada kalan bir oyun. Oyunun temel özelliği bu olmadığı için çok yüklenemiyorum ancak, oyun üzerini düşeni yapıyor diyebilirim. Zaman zaman bir hack and slash oynuyormuş gibi hissettiğiniz dahi oluyor. Ayrıca sahip olduğunuz pek çok farklı yetenek savaş sırasında size eğlenceli bir oynanış ve düşmanlarınıza farklı taktikler ile yaklaşma imkânı sağlıyor.

Oyunda yer alan neredeyse tüm düşmanları tek tip saldırı yöntemi ile yenmek mümkün. Ancak her düşmanın zafiyetinin olduğu farklı saldırı tipleri var. Zaten savaş esnasında farklı yetenekleri kullanmak oldukça eğlenceli ve basit olduğundan tek tip savaşmayı tercih etmiyorsunuz. Ancak belirtmekte fayda var ki vuruş hissiyatı oldukça vasat. Vuruş hissiyatı meraklıları için bunu da belirtmeden geçmek istemedim.

  • Kamera

Oynanışta yer yer beni rahatsız eden bir diğer konu ise kamera hareketleri. Psychonauts 2’ de gerek aksiyon esnasında gerekse platform esnasında kamera bazen sapıtabiliyor. Bu durum sık yaşandığı takdirde can sıkabilecek bir konu olsa da yaklaşık 30 saatlik oyun deneyimim boyunca toplam 15-20 defa böyle bir sorunla karşılaştım. Bu sorunun dışında oyun boyunca kamera açıları doğru ve iyi performans veriyordu. Hatta kamera açıları pek çok noktada oyuncu dostu diyebilirim. Bazen platform ya da bulmaca sekanslarında normal şartlarda belki de göremeyeceğiniz şeyleri başarılı kamera açısı ve hareketleri ile görebiliyorsunuz.

  • Renk ve ışık kullanımı

Oynanış kısmında beni rahatsız eden başka bir konusu ise oyunun yer yer çok renkli ve ışıklı olması oldu. Özellikle bazı bölümlerde epilepsi krizi geçireceğim sandım. İnanılmaz derecede parlak ve renkli bölümler uzun oynanış saatlerinde can sıkabiliyor, baş ağrıtabiliyor hatta baş dönmesine ve mide bulantısına yol açabiliyor. Bu konularda hassasiyeti olan insanların dikkatli olmasında fayda var.

  • RPG

Yazımın pek çok yerinde, yeteneklerde yetenekler deyip duruyorum. Peki nedir bu yetenekler?

Psychonauts 2, her ne kadar aksiyon, macera ve platform ögeleri ile ağır basan bir oyun olsa da çok temel anlamda RPG ögelerini de içerisinde barındırmakta. Oyunda farklı yeteneklerinizi açabiliyor ve güçlendirebiliyorsunuz. Buna ek olarak, oyunda yer alan marketten yeteneklerinizi ya da taşıma kapasitenizi arttıran eşyalar gibi farklı özellikler satın alabiliyorsunuz.

Bu ufak mekanikler oynanışa doğrudan etki etmese de oyuncuya farklı alternatifler olarak sunulmuş durumda. Yetenek seviyenizi yükseltmek ve yeteneklerinizi güçlendirme yolunda seviye atlama gibi konulara ağırlık verirseniz, oyunda bir noktadan sonra güç fantezisi yapabilecek noktaya ulaşabiliyorsunuz.

Psychonauts 2, aynı zamanda içerisinde seviye sistemi de barındırmakta. Oyunda marketten seviye satın alabileceğiniz gibi oyun boyunca karşınıza çıkan neon renkli işaretleri toplayarak da seviye atlayabiliyorsunuz. Seviye atladıkça da kazandığınız puanlar ile sahip olduğunuz yetenekleri geliştirebiliyorsunuz.

Oynanış kısmı hakkında sanıyorum ki pek çok soruyu yanıtladım. Ancak sonuç olarak şunu belirtmem de fayda var. Tek tek ele aldığımda oynanış pek matah değilmiş gibi dursa da tüm bu mekanikler bir araya gelince ortaya oynaması zevkli bir oynanış çıkıyor.

Oyunun en nefret ettiğim yeri işte tam da burası. Tom Schafer, neden? Evet anlıyorum çok farklı kafada ve inanılmaz yetenekli bir insansın. Ancak neden böyle bir sunum tercih ettin? Yazının başlarında da belirttiğim gibi Psychonauts 2 parçalı bir sunuma sahip. Parçalı sunum konusu biraz daha detaylandırayım.

Psychonauts 2’de bir hikâyeyi baştan sona ana odaklı şekilde oynamak ne yazık ki mümkün değil. Bunun yerine pek çok farklı karakterin zihnine yolculuk yapıyor, onların anılarında maceraya atılıyoruz. Zihnine girdiğimiz her bir karakterin farklı hikayeleri mevcut. Her ne kadar bu hikayeler bütünde birbirine bağlanıyor olsa da özerk olarak bakıldığında, her bir hikâye birbirinden oldukça farklı ve kopuk. Bu durum oyuncunun ana hikâyeye odaklanmasına engel oluyor. Hatta bir noktadan sonra oyun içerisinde o kadar çok kayboluyorsunuz ki amacınızı ve motivasyonunuzu kaybediyorsunuz.

Bir oyuncu olarak Psychonauts 2’de bazı noktalarda ana hikâyeyi tamamen unutabilmeniz bile söz konusu olabilir. Oyunun sonlarına geldiğinizde bile bu durum aynı. Tam diyorsunuz artık oyunun sonu son 1-2 saat kesintisiz yoğun bir şekilde ana hikâyede ilerlerim, ama ne yazık ki yine alakasız bir şekilde parçalı sunum devam ediyor. Evet bu anlatım biçimi ile yapımcı bize oyunun dünyasını ve karakterlerini sindire sindire tüm detayları ile anlatabilmeyi başarıyor. Ancak, bazı şeylere de bu kadar hâkim olmasak da olur. Bir oyuncu olarak detaylarda boğulmaktansa daha sade ve yoğun bir yapıyı tercih ederdim.

Psychonauts 2’de yer alan görev tasarımları oldukça farklı ve oyunu parlatan noktalardan bir tanesi. Bir görev ya da bir oyun ne kadar çılgın olabilir diye insan kendine soruyor. Psychonauts 2 deneyimim boyunca sürekli bunu kendime soruyordum acaba daha çılgın ne olabilir?

Evet oyunda yer alan görev tasarımı oldukça çılgın ve eğlenceli. Psychonauts 2, oyuncuyu görevler sırasında sahip olduğu her yeteneği kullanmaya itiyor hatta yeri gelince zorluyor. Sürekli olarak karşınıza çıkan yeni yetenekler ve oynanış mekanikleri ise oyun deneyiminizi oldukça taze tutuyor.

Oyunun hikâyeyi sunma biçiminin parçalı olması bu noktada işe yarıyor diyebiliriz. Eğer ana hikâyeden uzaklaşmak sizin için sorun değilse oyunda yer alan her bölümü çok seveceksiniz. Çünkü hiçbir bölüm bir diğerine benzemiyor. Tüm görevler üzerine oldukça düşünülmüş, hikâyesi içine iyi yedirilmiş ve içi doldurulmuş mekanlarda geçiyor.

Girdiğiniz her yeni görevde kendinizi bambaşka bir evrende buluyorsunuz. Her seferinde acaba bu sefer nasıl bir deliliğin içerisinde kendimi bulacağım diyorsunuz. Kendimle çelişeceğim ama bu muazzam bir duygu. Bir oyun her bölümünde farklı oynanış dinamikleri, farklı evrenler ve farklı düşman tiplerini nasıl bu kadar başarılı bir şekilde sunabilir hala aklım almıyor.

Yan Görevler

Varlığından bile emin olamadığım ve ilgimi hiç çekmeyen oyuncuyu da bunlara mecbur bırakmayan bir yapı. Oyunda güçlenmek için yan görevlere gitmenize ve grind yapmanıza gerek yok. Bu yüzden yan görev yapmanız da zorunlu değil. En güzeli ise yan görevlerin oyuncunun gözüne sokulmuyor olması.

Oyunda bir noktadan sonra, ana üssün dışına çıkabiliyor ve farklı lokasyonlara gidebiliyoruz. Bu lokasyonlarda çeşitli mini görevler yapabiliyoruz. Ancak bunları yapmak için farklı bir noktaya gitme ihtiyacı beni yan görevlerden direk soğuttu. Zaten parçalı anlatım şekli, benim ana hikâyeden uzaklaşmama yeterince sebebiyet verirken, oyunun içerisinde iyice boğulup odak hikâyeden daha fazla uzaklaşmamak için yan görevleri yapmadım.

Oyunda ayrıca dilerseniz daha önce oynadığınız bölümlere gidip o bölümleri tekrar oynayabiliyorsunuz. Bu sayede gözden kaçırdığınız ya da toplayamadığınız eşyaları toplayabiliyorsunuz. Ancak ben yine bu oynanış çeşitliliğine de hiç ihtiyaç duymadım.

Dünya

Rengarenk, sıra dışı ve anormal. Sanırım bu üç kelime oyunun dünyasını özetlemek için yeterli olacaktır.

Oyunun dünyası en ince detayına kadar düşünülmüş ve içi doldurulmuş durumda. Buna ek olarak her bir bölüm ve tüm dünya sanki saykodelilik işi gibi. Kendinizi bir masal kitabının içerisinde ya da bir halüsinasyonun içeresinde hissetmemeniz elde değil.  Ayrıca oyunun dünyasının sahip olduğu mizahi yapı da hiç de fena değil.

Müzik ve Ses Tasarımı

Oyunun müziklerini ben oldukça başarılı buldum. Doğru zamanda doğru şekilde devreye giren oyun müzikleri, oynanışı ve atmosferi kuvvetlendirmeye yetiyor. Belki bu konudaki tek yakınmam keşke daha fazla müziğin devrede olduğu oynanış sekansları olsaydı. Özellikle oyunun sonlarında yer alan müzikler beni benden aldı.

Ses tasarımı noktasında ise Psychonauts 2, müzik kadar başarılı bir iş ne yazık ki ortaya koyamıyor. Oyunun atmosferini verme noktasında ses tasarımı ne yazık ki yetersiz kalıyor diyebilirim. Oyunları özellikle kulaklıkla deneyimleyen bir oyuncu olmama rağmen Psychonauts 2, ne yazık ki bu noktada beni tatmin etmeyi başarmadı

Düşman Çeşitliliği

Psychonauts 2, bu konuda tam kararında davranmış diyebilirim. Oyun deneyiminiz boyunca pek çok farklı düşmanla karşılaşıyorsunuz. Ve bu düşmanların gerek tasarımları gerekse bu düşmanlar ile savaşmak eğlenceli. Elbette oyunda yer alan düşmanlar bir noktadan sonra kendini tekrar etmeye başlıyor, ama uzunca bir süre boyunca yeni düşmanlar ile karşı karşıya kalmak ve onlarla nasıl savaşacağını belirlemek oynanışı dinç tutuyor.

Oyundaki temel düşmanların yanı sıra boss tasarımları ve yine bu düşmanlar ile savaşmak da oyuna heyecan katıyor. Zorluk olarak oyunda yer alan hiçbir düşman sizi çok zorlamıyor. Ancak düşmanlar ara ara sizi zor durumlara sokabiliyor. Ben Psychonauts 2’nin sunduğu düşman çeşitliliğini ve bu düşmanlar ile mücadele etmeyi çok sevdim.

Sonuç

Psychonauts 2’nin başına ön yargılı oturan bir oyuncu olarak, oyun deneyimimden mutlu ayrılıyorum. Oyunun hikayesi ve bulmaca ögelerinden ve hatta genel hatlarından her ne kadar şikayetçi oluyor gibi görünsem de oyunu oynadığım her dakika zevk aldım.

Psychonauts 2, renkli dünyası, zevkli oynanışı ve hoş sayılabilecek hikayesi ile pek çok oyuncun göz atması gereken bir yapım.

Psychonauts 2, nedense özellikle ülkemizde çok bilinmeyen bir oyun. Ama bu bilinmezliğin altında bir cevher yattığını söylemeliyim. Özellikle Gamepass ile her oyuncunun ulaşıp oynayabileceği bir noktada olan Psychonauts 2, benden geçer not almayı başaran nadir oyunlardan olmayı başardı.

Şüphe yok ki vaktimin daha bol olduğu ve daha sakin bir dönemde bu oyuna tekrardan geri dönüp en baştan sindire sindire eğlene eğlene oyunu tekrardan oynayacağım. Şu sıralar çıkmasını beklediğiniz yakın tarihli bir oyun yoksa benim oynayışım ile yaklaşık 30 saatlik bir oyun deneyimi sunan bu yapım, oyun ihtiyacınızı karşılayacak nadide bir oyun.

Sosyal Medya'da Paylaş

Yorum gönder